5 Haziran 2011 Pazar

Hasan Sabbah'ın Kalesi Alamut

İran’ın en ünlü ve tartışmalı tarihi karakterlerinden biri olan Hasan Sabbah’ın kalesini ziyaret etmek Amin Maalouf’un Semerkand kitabını okuduğumdan beri hep aklımın bir köşesindeydi, ama İran’a geldiğimizde gezmemiz gerekli tüm arkeolojik yerlere bakıp Alamut’a zaman kalmayacak heralde diye düşünmüş, artık başka bir sefere diye kendimi avutmuştum. Ne var ki, Cahani ile jet hızıyla İran’ın yarısını 12 günde gezince, Tahran’da bize de ekstra birkaç gün kaldı. O günlerden birinde işte atladık Alamut’a gittik.

Alamut Kayası

Kayalığın üzerine kondurulmuş kale

Alamut, haritaya bakınca Tahran’dan yakınmış gibi gözükse de, Elburz Dağları’nın üzerinden yol almak gerektiğinden, tam 4 saatlik bir yolculuk gerektiriyor. Yolculuğun kendisi varılacak nokta kadar ilginç ve güzel ama. Elburz Dağları’nın üzerinde vadileri, karlı zirveleri, yemyeşil köyleri, büyük bir hızla akan dereleri görerek, kah sislerin içinden kah güneşli alanlardan geçerek ulaşılıyor Akbaba Kayası anlamındaki Alamut’a. Buraya gelince ve o sarp kayalıkların üzerinde eğreti yerleştirilmiş küçük ama ulaşılması zor kaleyi görünce insan Hasan Sabbah’ın niye burayı, özellikle de Alamut’u kendi karargahı olarak seçtiğini şıp diye anlıyor.

Alamut 2100 metre yüksekliğinde bir kaya parçasının üzerine kurulmuş bir kalecik. Hasan Sabah ve İsmaililer bu kaleyi 11. yy başlarında kendi hakimiyetlerine geçirip burada çörekleniyorlar. Hassan Sabah bu kaledeki odasında çalışıyor, talimatlar veriyor ve Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’a karşı kafa tutuyordu. Selçuklu’yu Selçuklu yapan büyük devlet adamı, İranlı Nizam-ül Mülk’ün suikasti de muhtemelen burada planlanmıştı.


Elburz Dağları

Elburz'un karlı tepelerinden biri

Hasan Sabah’ın tarikati olan İsmaililer belki de bilinen ilk terör organizasyonuydu. Devletle savaşmak ve istikrarı sarsmak için çok önemli devlet ve din adamlarına suikastlar düzenleniyordu. Suikastlari fedai denilen tarikat mensupları yapıyordu. İsmaililer dışarıdan normal bir İslam tarikati gibi gözükmelerine rağmen, aslında derin bir düşünce ve öğreti sistemine sahiptiler. Tarikata katılan kişilerin geçmesi gereken 7 tane aşama vardı, 7. aşamaya sadece bir yada iki kişi ulaşabilmişti. Genelde insanlar 2. aşamada kalıyorlardı. Ama 7. aşamaya gelenler, dünyada kendi akılları dışında hiçbir şeye boyun eğmemeyi öğreniyor ve antik yunan felsefesi okumaya başlıyorlardı. Bunlar için din, tanrı, peygamber, iyi-kötü, namaz kılmak gibi kavramlar çok geride kalmış oluyor, tabir-i caizse bunları aşmış oluyorlardı. Onlara göre dinin bu kuralları ve Kuran-ı Kerim kitleleri denetim altına almak için yaratılmıştı, Kuran’ın daha gizli, satır aralarında kalmış anlamını görmek için bu gibi kuralların, bariz anlamların ötesine geçmek gerekliydi. İnsanın boyun eğeceği tek şey kendi aklı olacaktı, ancak o zaman özgür olunabilirdi. Tanrı Akılda Gizliydi.

Hasan Sabbah’ın kalesi Alamut’e gidebilmek benim için gerçekleşmiş başka bir rüya oldu.    

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...