30 Temmuz 2011 Cumartesi

Ayanis'te Güneş Batışı

Ayanis'e yolu düşmüş herkes bilir ki, burası Türkiye'nin en güzel manzaralı kazı yerlerinden biridir. Rusa'nın kalesi yüzünü Van Gölü'ne ve hemen onun arkasında yükselen Süphan Dağı'na çevirmiştir. Zaten Rusa'nın kalesinin resmi adı da Rusahinili Eiduri-kai'dir, yani Tanrı Süphan Dağı önündeki Rusa Kalesi.

Yazları güneş Süphan Dağı'nın eteklerinden batar ve böylece ortaya mükemmel renkler, görüntüler ve manzaralar çıkar. Bu görüntü karşısında size sadece elinize fotoğraf makinenizi alıp en güzel anın resmini çekmek kalır. İşte birkaç görüntü:







Ayanis: II. Rusa'nın Görkemli Kalesi

M.Ö. 685 ve 645 tarihleri arasında Urartu Krallığı’nın başında bulunan kral II. Rusa tarafından inşa ettirilmiş olan Ayanis Kalesi, 1989 yılından bu yana Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi'nden Prof. Dr. Altan Çilingiroğlu ve ekibi tarafından kazılmaktadır. Birçok meslektaşımın emek verdiği bu kazı yerini -eski ekip üyelerinden biri olarak- tam 13 yıl sonra ziyaret etmek benim için oldukça heyecan vericiydi. Bu vesileyle tüm ekibin bana gösterdiği sıcak, sevecen misafirperverliğe çooooooook teşekkür ederim!

Ayanis Kalesi'ndeki kazılar Urartu ve Demir Çağı araştırmaları açısından oldukça önem taşıyor. Ben oradayken buraya uzun yıllardır emek vermiş akademisyenler, geriye dönüp kazı çalışmalarına baktıklarında, Ayanis'in arkeolojiye yaptığı en önemli katkıları tartışıyorlardı. Bunlar arasında, uzun yıllardır tartışmalı olan Urartuca 'Şuri' kelimesinin anlamının kazılar sonunda kesinlik kazanması, yani birçok araştırmacının önerisinin aksine, Şuri'nin savaş arabası değil, bir mızrak tipi olduğunun anlaşılması vardı. Diğer bir önemli bulgu olarak, kaledeki kazılarda ilk defa olarak aslan başlı bir kalkanın bulunmuş olması geliyor ki, sözkonusu kalkanlar sadece çeşitli Asur kabartmalarından biliniyordu ve gerçek varlıkları şüpheliydi. Bu buluntuyla Urartu kalelerinin gerçekten törensel anlam taşıyan, usta bir madencilik gösteren, tunç aslan başlı aslanlarla süslenmiş olduğu kesinleşti. Diğer bir önemli buluntu, şüphesiz, kalenin içindeki tapınağın girişinde yer alan yazıttaki Urartu tarihine ışık tutan yepyeni bilgiler (mesela Urartu'nun azılı düşmanı Asur ülkesinden bölgeye insan aktarılması gibi) ve tapınağın kutsal odasındaki eşsiz bezemeler.. Burada tüm bilgileri sıralamak mümkün değili daha fazla bilgi için şu linke göz atabilirsiniz: http://arkeoloji.ege.edu.tr/Protohistorya/Projeler/Ayanis.htm

Kalede kazılar sürüyor..

Atilla bize kaledeki alanları tek tek anlatırken

Kalenin güneyinde yürütülen kazılar..
Bir Ayanis klasiği: El arabasında dinlenmek ve hatta uyuyakalmak..

 
Çalışkan ve idealist ev ekibi!

Altan Hoca ile mutfağın yanında zevkli sohbetler..

Açık havada harika bir akşam yemeği..

Van Kalesi

Van Kalesi dümdüz ovanın göle doğru açılan ağzında yükselen doğal bir kayalığın üzerine kurulmuş, Urartu Dönemi'nde kurularak krallığın başkentliğini yapmış, daha sonraki dönemlerde, özellikle Osmanlı Dönemi'nde, surları yenilenerek genişletilmiş önemli bir kale. Hemen altında eski Van Şehri yer alıyor, yanında ise Van Kalesi Höyüğü. Ayrıca kalenin içinde Urartu kral mezarlarının bulunduğu odalar var, buraya rehber eşliğinde girmek mümkün.

Kral mezarlarına inen merdivenlerdeki uzun Urartu yazıtlarından biri.

Kalenin tepe noktasından modern ve eski Van Şehri'ne doğru bakış

Eski Van Şehri

Kalenin en üst noktasından göle (yani denize) doğru bakış

Kalenin ünlü Osmanlı Dönemi kerpiç surları
 

28 Temmuz 2011 Perşembe

Ahtamar Kilisesi

MS 915-921 yılları arasında Ermeni kralı I. Gagik tarafından Keşiş Mimar Manuel'e yaptırılan bu büyük sanat eserini görmek sonunda bana da nasip oldu! Dış cephesinin Eski Ahit ve İncil'den çeşitli hikayelerin anlatıldığı kabartmalar ile süslü, içinin ise mavi ağırlıklı fresklerle bezenmiş olduğu bu değerli kilisenin onarılarak ve çevredeki kaçak yapılar yıkılarak kültürel mirasımıza kazandırılmış olması çok sevindirici.

Doğu Anadolu'da hüküm sürmüş Orta Çağ Ermeni Krallığı'ndan geriye kalan sadece bu kilise değil tabii ki! Diğer kiliseler, manastırlar, kaleler, kentler de var. Şunu unutmayalım ki, 'Van' kelimesi Ermenice'de 'Şehir' anlamına gelmektedir. Tıpkı Tatvan, Yerevan'da olduğu gibi..Yapılan restorasyonun ve bilgi panolarının Anadolu'nun geçmişteki en kadim ve önemli halklarından biri olan Ermeniler'in varlığını sakınmadan, gizlemeden göstermesi, umarım ki, Türkiye'deki insanların tarih algısını olumlu yönde etkileyecektir.

Adaya yaklaşırken..

Kilisenin genel görünümü..

Kilisenin arka cephesi ve duvarlardaki kabartmalar

David ile Goliath'ın hikayesinin anlatıldığı kabartmalar. Davud/David dev Golyat'ı sapantaşı ile yenmeyi başarır..

Bir köpek kabartması..

Arka cephenin kabartmaları ve ayrıca duvarlardan projekte eden hayvan başları (tıpkı Göbeklitepe'deki gibi)

Doğu sanatı etkili bağdaş kurarak oturnuş İsa. Üzüm ve nar sembolleri ile çevrili. Üzümcülük ve şarapçılığın bölgenin ana geçim kaynağı olduğunu -o dönemde tabii- hatırlayalım..

Kazılar sırasında bulunmuş olan Urartuca yazıtlar. Kilisenin içinde sergileniyor.

Kilisenin içindeki freskler..

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Van Arkeoloji Müzesi

Tilkitepe'de Korfmann'in kazıları sırasında bulunmuş olan Halaf Dönemi'ne ait obsidyen çekirdek ve dilgiler.

Erken Transkafkasya Kültürü olarak bilinen Erken Tunç Çağı kültürünün Van yöresindeki temsilcisi Karagündüz Höyüğü'nün planı.

Urartu Dönemi nitelikli kapları. (MÖ 7-6. yy.)

Mehmet Özdoğan'ın makalelerinde sıklıkla karşımıza çıkan Tirşin Yaylası kaya resimlerinden örnekler bu müzede sergileniyor. Mehmet Bey'e göre dağlarda gelişmiş, bilmediğimiz bir Neolitik kültür'e ait eserlerdir bunlar.

Ünlü Hakkari stellerinin sergilendiği salon.Bu steller şu anda yapılan karşılaştırmalar sonucuna MÖ 14. yy. tarihlendiriliyor.

Hakkari stellerinden bir örnek.

Hakkari stellerinden bir detay. Bir geyiğe saldıran leopar ve metal baltalı bir savaşçı..

Stellerden bir detay.

Girit'in En Güzel Şehri: Hania

Herkes Konya'ya gitti, ben Hanya'ya gittim! Tartışmasız Girit'in en güzel şehri Hania. Burası aslında uzun zaman Girit'in başkentliğini yapmış, Osmanlı-Akdeniz-Venedik mimarisinin en güzel örnekleri ile dolu, 2. dünya savaşı sırasında bolca bombalanmasına rağmen, eski mimarinin iyi korunduğu, dar sokakların ve sokak arası cafelerin halen işlediği şirin bir şehir. Doğal olarak çok turistik, o yüzden biraz pahalı ve turist kalabalığı biraz sinir bozucu. Herşeye rağmen Girit'in ruhunu anlamak için buraya gelip sokaklarında gezinmek şart. Burada TAMAM adında Türk yemekleri yapan çok popüler bir restorana gittim, ve bana daha önceden önerildiği gibi, bir hünkar beğendi ısmarladım. Türkiye'de, daha doğrusu İstanbul'da yediğim mükemmel Hünkar Beğendi'lerden sonra buradaki bana çok çok lezzetli gelmedi, ama yine de ilginç bir deneyim oldu diyebiliriz.

Hanya'daki sahil

Eski bir hamamdan çevrilen Tamam isimli restoranın içi

Menüde Hünkar Beğendi

Hünkar Beğendi

Hania'nın eski mahalleleri

Osmanlı mimari özelliklerinin görüldüğü evlerden biri.

Girit'in Şirin Kenti: Retimnon

Retimnon sokaklarındaki Osmanlı Dönemi'nden kalma cumbalı evler.

AntiKapitalismos

Müzik dükkanı..

Minos Dönemi lahitlerinden birinde görülen av sahnesi..

Retimnon Kalesi

Girit'in Başkenti: Kandiye/Iraklion


Kandiye'nin sahili

Kaledeki ünlü Venedik aslanı..

Kandiye'de bir restoran..

Cannot install Democracy: Please remove 'System'

Bir poster sergisinden

Yunanistan'da kemer sıkma politikaları..

Kandiye'nin cıvıl cıvıl merkezi..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...