3 Ocak 2012 Salı

Batı Anadolu'nun Görkemli Höyüğü Beycesultan

Gezimin son günlerini Ege Bölgesi'nde geçirmeye karar verdim. Burada uzun zamandır görmeyi planladığım Beycesultan Höyüğü'nü kazı sırasında ziyaret etmeyi sonunda başardım. Ege Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi'nin sürdürdüğü arkeolojik kazılar, Batı Anadolu'nun MÖ 3. ve 2. binyıllarını anlamak açısından büyük önem taşıyor. Orta Anadolu'da Hitit Krallığı'nın, Ege'de ise sırasıyla Minos ve Miken medeniyetlerinin hüküm sürdüğü bu dönemde Batı Anadolu'da hangi politik güçler bulunmaktaydı? O dönemlerde henüz yazı kullanmayan Batı Anadolu halkları hakkındaki bilgilerimiz arkeolojik verilerin yanında Hitit ve Mısır yazılı kaynaklarına dayanıyor. Hitit metinlerinde, Batı Anadolu'da Arzawa adlı bir krallıktan, Mira ve Seha Nehri ülkelerinden bahsediliyor. Muhtemelen Miken ve Hitit gibi zamanın iki önemli emperyal gücü arasında sıkışıp kalmış olan bu halklar kah Hitit'e kah Miken'e vergi veriyor, onların gölgeleri altrında varlıklarını sürdürüyor, belki de Batı Anadolu'nun seçkin zümreleri bu siyasi ilişkileri sayesinde kendi yerel egemenliklerini meşru kılıyorlardı! Kim bilir? Beycesultan kazıları işte tam da bu problemleri ve belirsizlikleri çözmek için Denizli'de yürütülüyor. Mezopotamya standartlarında bir büyüklüğe sahip höyük ovanın her yerinden rahatça seçilebildiği gibi, büyük ihtimalle kaleye ait dış kent de bugünkü ovanın bulunduğu alanlara yayılıyordu. 40 hektara yayılan boyutuyla Beycesultan Batı Anadolu'nun benim bildiğim en büyük höyüğü.

Höyüğe adını veren türbe.

Tarlaların arkasında yükselen Beycesultan Höyüğü

 Beycesultan, aslında, ilk olarak 1950'li yıllarda İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına Türkiye'de araştırmalar yürüten efsanevi isimler James Mellaart ve Seton Lloyd tarafından kazılıyor. Kazılarının sonuçları bir monografta yayınlanmış durumda. Fakat daha sonraları höyük ile pek ilgilenilmemiş. Mellaart'ın açmaları -her ne kadar tamamen otlarla kaplı olsa da- halen görülebilmekte. Bu kazılar sırasında höyükte çok sayıda döneme ait yerleşimler belirlenmiş. En erken Geç Kalkolitik Dönem'de yerleşilen alanda, Bizans hatta Beylikler Dönemi'ne kadar yerleşimler ve mezarlıklar bulunmakta. Dağlarla çevrili verimli bir ovanın orta yerinde konumlanan bu höyükte yaşayanlar belli ki binyıllar boyunca çevre hakimiyetini korumuşlar, ama tabii ki düşmanları da olmuş, höyükte kazılan bol sayıda yanık tabakalar buna işaret ediyor. Acaba Geç Tunç Çağı kalesinin sonunu getiren de böyle bir saldırı mıydı? Burası Arzawa Krallığı'nın başkenti miydi? Hitit orduları yada kralı Beycesultan'ı görmüş müydü? Beycesultan'da tabletler bulunacak mı? Kaleyi çevreleyen dış kent ne kadar büyüktü? Tüm bu soruların cevaplarını merak ediyoruz ve kazı ekibine çalışmalarında bol şans diliyoruz!!

Eşref Hoca bize yeni kazdıkları alanları gösterirken..

Höyükten ovaya bakış..
 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...