5 Mayıs 2011 Perşembe

Tahran'da İlk Gün: Müze ve Gülistan Sarayı

Evet! Tahran'daki ilk saatlerim internete girmeye uğraşmakla geçti, daha doğrusu internete girebildim ama facebook, blogspot, google gibi yaşamsal önemi olan sayfalara ulaşım normal yollardan mümkün değil. Internet filtreleme konusunda Çin ile yarışıyor İran. Bizim de sonumuz böyle olursa diye düşünmeden edemiyor insan! Ne de olsa şu anda Türkiye'de blogspot kapalı, youtube yıllarca kapalıydı. Pek de farklı değil yani devlet anlayışlarımız heralde.

Ama bizim buraya geliş amacımız tabii kültürel, tarihi ve doğal zenginlikleri görmekti! Dün Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün kütüphanesinde otururken kafamı kaldırıp Elburz Dağları'nın karlarını görmek mesela bu ülkenin nasıl güzel sürprizlerle dolu olduğunu hatırlattı bana. Sonra İran Ulusal Müzesi'ni gezince Alt Paleolitikten, Neolitik'e, Elam Döneminden Perslere, Partlara ve Sasanilere kadar İran'daki kültürel-tarihsel gelişimi görmek buranın tarihsel çeşitliliğini, kültürel, edebi, sanatsal kadim geçmişini tokat gibi yüzüme vurdu. Ve İran'a gelir gelmez internet yüzünden yaşadığım sinir bozukluğundan dolayı utandım, buraya Batılı gözlerle değil, içeriden biri gibi, yüzeysel olmayan, derin gözlerle bakmam gerektiğini kendime hatırlattım. Kendime kızdım ve gönül gözümü açtım (umarım).

Ne de olsa ta Yunanistan'a sefer düzenleyen Dara'nın, Hayyam'ın, Şems'in, Kerem ile Şirin'in, Şehname'nin, Nizamülmülk'ün memleketi burası..Burası ateşe tapanların, haşhaşilerin başı Hasan Sabbah'ın, Zagrosların ve Elburz Dağları'nın evi.

Bu vesileyle size konuya uygun bir Hayyam dörtlüğü okumak isterim:

Denizde boğulan su damlacığı,
Toprakta eriyen toz zerreciği,
Bu dünyadan geçişimiz nedir ki?
Değersiz bir böcek
Bir göründü, bir kayboldu.

Müzede sağolsun meslektaşımız Yusuf sayesinde resim çekebildik. Burada Rusa II'nin Bastam'da (Rusahinili) bulunan yazıtını görebiliyoruz..

Sabırsızlıkla gzemeyi beklediğimiz Persepolis'ten kralı ve ona saygı gösteren hizmetçi, görevli ve askerleri gösteren kabartma. Ne kadar detaylı ve ne kadar özenle yapıldığını görünce işte bir imparatorluk başkenti böyle olur! diye düşünmeden edemiyor.

Kralın önünde saygı gösteren yada korkudan elini ağzına götürerek çok ilginç bir hareket yapan ziyaretçi..

Müzede Alt, Orta ve Üst Paleolitik dönemlerden çeşitli buluntular da sergileniyor. Burada içinde Neandertal kafatası bulunmuş olan Şanidar Mağarası ile ilgili bir poster..

Yusuf bizi sonra Şah'ın sarayına götürdü, şimdi ise bir kültür merkezi olarak kullanılan bu yapı kompleksi 100 yıl önce inşa edilmiş, dışı çinilerle içi aynalarla süslü bir mimari harikası. biraz fazla süslü ama yine de gözü rahatsız etmiyor.. 

Aynalarla yapılan bezemeler, şekiller çok ilginçti. Burada detay çekerken kendimi de çekmiş oldum :)

Sarayın içindeki odalardan biri. Duvarlar tamamen ayna ile kaplı, fotoğrafı çekince böyle gözüküyor..

Tahran sokaklarından genel bir görüntü..

Gülistan Sarayı'nda poz verdik..

5 yorum:

asli dedi ki...

süpersin cilerrrrrrrrrr

Canan dedi ki...

saray guzelmis bence yaa. lavish ama sirin yani

orbis terrarum dedi ki...

bir şeyi olduğu gibi kabul etmek çok zor. Batı bize Kritisches Denken öğretti, ama başka bakışaçılarını kaybetmemize yol açtı. Doğu halbuki 'o neyse odur' dedi, akışına bırak dedi, zaten değiştiremezsin dedi. Bir ülkeye neyse odur diye bakamıyorsan, bir Batılı gibi sadece ve sadece eleştirel bakabiliyorsan, o ülkeden hiç bi mok anlamayacaksın demektir. Her ne kadar eleştirel düşüncenin gücüne inansam da, şimdi ' o neyse odur' deme zamanı, ancak bu şekilde görüntünün ve şeklin ötesine geçebilirim gibi geliyor..

gezgin395 dedi ki...

harikasın. senden iyi seyyah da olurmuş! gezi kitabı yazmanı öneririm. bunu ciddi düşün derim hatta boş zaman bulabilirsen, sayın orbis terrarum çelebi!

yesimbaki dedi ki...

gülistan sarayı çok etkileyici görünüyor..ayrıca bloglarından notlar alarak keyifle okuyorum çiler abla.final döneminde ara ara kafamı dağıtıp, hayaller kurmama yardımcı oluyor:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...