Sicilya’da gezdiğimiz süre boyunca maalesef buranın yerli halkıyla fazla tanışamadık. Zaten turist olduğumuz için ve araba kiraladığımız için sadece otellerdeki, restoranlardaki ve müzelerdeki insanlarla, bazen de sokak satıcılarıyla iletişime geçme imkanı bulduk. Ben İtalyanca bilmediğimden, onlar da herhangi bir yabancı dil bilmediğinden Sicilya halkını ve yaşantısını çok iyi tanıdığımı söyleyemem. Diğer taraftan, fazla resim çekmem de mümkün olmadı, çünkü insanların suratına objektifi çevirmek pek de hoş bir şey değil. Bazı –tamamen öznel- gözlemlerde bulundum, onları paylaşabilirim.
Her şeyden önce Sicilya insanının Türkiye algısı üzerine bir çift laf edebilirim. Avrupa’nın genelinde olduğu gibi, eğer hiç Türkiye’ye ayak basılmamışsa, buranın Doğu’da bir yerlerde yer alan bir çeşit Arap-İslam ülkesi olduğu kanısı genel halk arasında yaygın.
İki anekdot: Birincisi arabayı kiraladığımız europcar şirketindeki kadın benim ehliyetimin üzerinde Latin alfabesiyle yazılar olduğunu görünce, beni ikinci sürücü olarak kaydetmeyi kabul etti. Demek ki, Türkiye’de (heralde Osmanlı algısının devamı) Arap alfabesinin kullanıldığı düşünülüyor. İkinci olarak, küçük bir kentte kaldığımız hostelin sahibi bana ‘Türkiye’de de problemler var mı?’ diye sorarak Tunus ve Mısır’daki ayaklanmalara benzer olayların bizde de olup olmadığını öğrenmek istedi. Bu da Türkiye’nin sadece coğrafi olarak değil, siyasi olarak da genel olarak Arap dünyasının bir parçası olarak algılandığını gösteriyor. Bunun dışında, genelde ‘Turchia’dan geliyorum dediğimde, bir çok insanın suratında herhangi bir kas oynaması görmedim. Ama tüm bunları Sicilyalıları yargılamak için sıralamadım, sadece bir fikir vermek için.
Beni sürekli İtalyan sandıklarını, birkaç kere bana yol sormaya yeltendiklerini ekleyebilirim. Ama ‘no capito!’ ‘no İtaliano’ gibi şeyler zırvalayıp ellerimi iki yana çaresizlikle açtım. En sosyal anlarımı trafikte yaşadım. Arabalara yada yayalara yol verince mutlaka göz teması kurup gülümseniyor, hatta bizdeki gibi işte, bir selam çakılıyor. Her seferinde seve seve kurdum bu iletişimi..
Sicilya, sonuçta İtalya. Genel İtalyan klişeleri ile insan ister istemez karşılaşıyor, yada klişe olduğu için sadece onları algılıyoruz. Sonuçta buranın gençliği ile ne biliyim Berlin’in yada İzmir’in gençliği arasında hiçbir fark yok. Küreselleşme o farkları zaten sildi, süpürdü. Ben de daha çok orta yaşlı ve yaşlılara bakarak genel bir Sicilya portresi oluşturmaya çalıştım kafamda. Burası, unutmamalı, Akdeniz’in orta yerinde bir ada. Homojen bir nüfus beklemek, belirli bir tip, kategori oluşturmak imkansız gibi. Adanın geçmişinde ve bugününde yetmiş milletten insan var, tam bir Akdenizlilik yani! Bence en doğru tanımlama bu olur.
Torununu parka getirmiş dede ve anneanne |
İnsanlarla ilgili dikkatimi çeken noktalardan biri, meydanlarda orta yaşlı adamların toplanması oldu. Küçük-büyük tüm kentlerde meydanlarda birtakım kısa boylu, göbekli, vasat giyinimli erkekler ya volta atıyorlar, ya bir masanın etrafında kağıt oynuyorlar yada hararetle bir şeyler tartışıyorlar. Bunun fotoğrafını birkaç kere çekmeyi denedim. Konuşmalar hep gürültülü, hep sanki her an kavga çıkabilirmiş gibi. Akranı olan kadınları ise çevrede pek göremedim, ya evlerinde işlerle uğraşıyorlar yada çarşıda manavda alışveriş yapıyorlar. Erkeklerin kamusal alanlarda görünür olduğu, kadının pek ortalarda dolaşmadığı bir yer Sicilya. Tabii bu dediğim taşra için geçerli, kentte böyle bir durum yok. Akdenizlinin habitusu, yada modus vivendisi bu işte. Bunu görmek beni gülümsetiyor, feminist kadın hareketinin taşraya ulaşması daha vakit alacak gibi burada…
Sokağa bir masa atmış, kağıt oynayan adamlar |
Kayığın üzerinde kağıt oynayan ve tartışan adam kişiler |
Palermo'da bir restoranda futbol gazetesi okuyan genç adam |
Sicilya’da şimdiye kadar tek bir Türkiyeli’ye rastlamadığımı da belirtmek isterim. Türkler henüz Prag, Paris ve Londra’yı gezmeyi bitiremediler herhalde. Yakında burayı da keşfederler! Diğer turistlere gelince, bol bol Alman, Fransız ve Amerikalı var. Almanlar doğal güzellikleri, Fransızlar Orta Çağ mimarisini görmeye, Amerikalılar ise birazcık Avrupa havası koklamaya (‘this is awesome!’) gelmişler. Yazın buradaki turist deryasını düşünmek bile istemiyorum, hele ki buradaki kilometreler boyunca uzanan plajları gördükten sonra..
Tunusluların oturduğu bir mahalledeki duvardaki yazı. Tercümeye gerek yok. |
Sirakusa'da şeker satan amcalar |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder