22 Mart 2011 Salı

Kikladlar İçinde Bir İnci: Paros

Üç gündür Kikladlar'dayız. Bilindiği gibi, Kikladlar Ege'nin orta yerinde adalar grubu, burada herhangi bir adada olup da başka bir adayı görmediğiniz bir yer yok. Haritada sadece üzerinde yerleşme olan büyük adalar görülse de, aslında burada belki de bine yakın ada, adacık ve kayalık var. Dolayısıyla Island Hopping (Adadan adaya zıplama) burada herkesin yaptığı bir aktivite. Adalarda gelişen Kiklad Kültürlerinin özgünlüğünü buradaki havayı koklayınca insan daha iyi anlıyor, Nazım Hikmet'in dizelerini adalara rahatlıkla uyarlayabiliriz:

Bu adalar,
Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Yaşayıp yeşerip yaşlanıp dalgalanıp gidiyorlar..

Paros Kiklad Adaları içinde en öne çıkanlardan. Sadece büyüklüğünden değil, Naxos çok daha büyük, ama aynı zamanda konum olarak Kikladların tam ortasında yer alıyor. Antik Dönemde de, şimdi de Paros'tan anakaraya (Pire Limanı'na) bağlantılar çok kuvvetli.

Tabii havalar uygun olduğu sürece. İki gündür süren kuvvetli kuzey rüzgarı yüzünden feribotumuz iptal oldu ve adada mahsur kaldık. Ama bu sayede 'adalılık' duygusunu ilk defa bizzat yaşamış oldum. Buradaki kültürleri anlamak ve yorumlamak açısından önemli adalılık olgusunu algılamak..

Feribottan Kiklad Adaları, çoğunda yerleşim yok, çorak ve kurak görünümlerine rağmen yine de şirinler..
Buranın tabii başka önemli bir özelliği de antik dönemden beri işletilen mermer yatakları. Paros'un mermeri bembeyaz, pırıl pırıl, ışığı geçiren saydam bir saflığı var. Mesela ünlü mü ünlü Melos Venüsü bu mermerden yapılmış, yada daha bir çok, bir çok ünlü eser Paros mermerinden yapılmış. Paros mermerini ancak en ünlü sanatçılar kullanabiliyor tabii, öyle herkesin eline vermiyorlar. Neden? Çünkü en kaliteli mermerler yerin 7 kat altından binbir güçlükle çıkarılabiliyor. Bu mermer yatakları ve madenleri halen ziyaret edilebiliyor, aslında yasaktı ama biz dayanamadık girdik. İçeride biraz ürpermedik dersek yalan olur, kapkaranlık, nemli ve galeriler upuzun, bazen dar, bazen eğilmek zorunda kalınıyor. Ama bir düşününce buralarda 2500 yıl önce madenciler en iyi damarları arıyordu, insanı gerçekten ürpeten bir yer..


Antik mermer madenine giriş..

içeride büyük mermer blokları..

Dağ taş mermer..İçerisi çok karanlık, soğuk ve nemli, yavaş yavaş sarkıtlar ve dikitler oluşuyor..
Ben burada mermer bloklarını kaldırırken görülüyorum..

Paros Orta Çağ'da -Yunanistan'ın büyük bölümü gibi- Venedik hakimiyetinde. Adalardaki kalelerin çoğu Venedikliler tarafından inşa edilmiş. Paros'takinin özelliği ise Venediklilerin adadaki antik dönem tapınağındaki malzemeyi çalıp çırpıp kaleyi inşa etmiş olması. Duvarlar mesela sütun parçalarından oluşuyor..


Venedik Kalesi'nin antik yapılardan alınmış taşlarla örülmüş kulesi ve önde kedicikler..

Paros'un turistik bölgesi, eski köyü süsleyip püsleyip Avrupalı turistlere hazırlamışlar..

Paros'a feribotla yaklaşırken..

Bir kilisenin ön cephesinde çinilerden yapılmış bir haç..

Adım başı bir küçük kilise yada şapel..

Paros'un eski mahalleleri..

Paros'un eski dar sokaklarında..

Bol bol yel değirmeni, bunlar yeni inşa ediliyor aynı zamanda. Herşey turistler için.. Ama şirin değil diyemeyiz. Bana Bodrum ve Alaçatı'yı anımsattı..

Paros Körfezi..

Lefkes adlı küçük kasabada oturduğumuz tavernada çok güzel yemekler yedik..

Lefkes'in dar sokaklarında şirin bir köşe evi..

Lefkes'te merdivenli evler..

Bu sefer kahverengi bir Pandayla yollardaydık, arabamızda bir salyangoz yaşamaya başladı..

Paros old town yine..Çok şirin kafeler, tavernaler, dükkanlar var ama hepsi kapalıydı. Buraya normal insanlar gibi yazın gelmek gerekiyor tabii..

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...