31 Ocak 2011 Pazartesi

Vizeler

Sonunda Özbekistan ve Schengen vizelerim çıktı. Her iki vizeyle ilgili de herhangi bir sorun çıkmadı ama şunu anlamış oldum ki Özbekistan'a bir TC vatandaşı olarak vize alabilmek, Schengen Vizesi almaktan daha zor. Hem işlemler çok daha uzun sürüyor, hem de çok daha fazla paraya mal oluyor, hem de çok kısa bir süre için veriyorlar. Özbekistan'da zor bela 1 ay kalmak için vize alabildim, en fazla 3 hafta demişlerdi! İtalya ise 6 aylık Schengen iznini verdi. Sağolsunlar! Her iki vize başvurusunu da turizm acentaları aracılığıyla yaptım, insanı gereksiz stres ve git-gellerden kurtaran bir durum. Tavsiye ederim!

Yolculuk Sicilya'dan başlayacak! İlk önce Palermo'da 2-3 gün kalacağım. Bu vesileyle Don Corleone'yi de analım istedim. Corleone bu arada Sicilya'da Palermo'ya yakın bir köyün adı ve mafya babaları ile ünlü. Mario Puzo da kahramanının adını oradan esinlenerek veriyor.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Hazırlıklar II/Vorbereitungen noch..

Evet! Henüz yola çıkmamış olmakla birlikte zaman yaklaştığı için oldukça heyecanlıyım. Sürekli yanıma alacağım eşyaları düşünüp durmaktan ve kafamı bununla meşgul etmekten yoruldum bile diyebilirim.

İşin beni en çok düşündüren kısmı ise henüz Özbekistan büyükelçiliğinden vizemin çıkmamış olması ve pasaportumun hala onlarda olması! Daha yapmam gereken Schengen Vizesi başvurusu olduğunu düşününce, acaba planladığım tarihte, yani 1 Şubat 2011'de yola çıkabilecek miyim bilmiyorum. Bu arada Özbekistan için vize işlerine bakan tek bir firma var ve onlar da fahiş bir fiyatla bu işi yapıyorlar. Direk büyükelçiliğe başvursanız bile sizi bu firmaya yönlendiriyorlar. Ayrıca Özbekistan, turist olarak bile ülkeye giriş yapsanız sizden bir davet mektubu istiyor, bu davet mektubunu da - tesadüfe bakın- bu firma sağlıyor! Resmi kanallar bana turizmi pek makbul görmeyen bir devlet ve bürokrasi izlenimi veriyor. Ne ironik, Orta Çağ'da en büyük ticaret kervanlarının, İpek Yolu'nun önemli bir kolunun geçtiği ve binbir milletten insanın biraraya gelerek kültürel, sosyal ve ekonomik alışverişte bulunduğu çok önemli kentlere sahip bu ülke. Evet, pasaportum umarım yakında elimde olur.

Diğer ilginç bir gelişme ise Tunus'ta meydana gelen darbe ve Tunus'un hava trafiğine kapanması. Yolculuklarımın başlayacağı ülke olan Tunus'a sanırım gidemeyeceğim. Yani daha başlamadan gezi planım değişikliğe uğramış oldu. İlginç bir tesadüf, benim açımdan! Tunus'ta daha fazla ölüm yaşanmamasını, ülkenin refahı halkla paylaşan, demokratik ve özgürlükçü bir yönetime kavuşmasını dilemekten başka bir şey elimden gelmiyor! Güle güle Kartaca.. Güle güle megalitler, Chemtou, Utica ve diğerleri..

 Diğer yandan, ben rehber kitaplar hakkında biraz yazmak istiyorum. Bilindiği gibi, Türkçe olarak basılmış ülkelerle ilgili rehber kitaplar çok az, olanlar da çok yüzeysel, alınacak gibi değil. Çeşitli ülkelere gidecek bir seyyah-ı alem mecburen İngilizce, Almanca kaynaklara yönelmek zorunda (yada bildiği başka dillere). Alternatif gezginler için (yani turlarla gezmeyen yada 5 yıldızlı otellerde kalıp plajda güneşlenmeye, Eyfel Kulesi'ni görmeye gitmeyen) insanlar için, herkesin bildiği gibi, en önemli kaynaklar Lonely Planet dizisi. Her ne kadar ülkeden ülkeye ve yazardan yazara Lonely Planet serisi içinde de kalite farklılıkları olsa da, küçük bütçeli alternatif gezginlere en çok faydalı olacak, güncel olduğu sürece, en hayat kurtarıcı kitaplar bunlar. Lonely Planet'in Türkiye versiyonunu incelediğimde de bunu yeniden farkettim. Tabii ki bütün bilgilerinizi tek bir kaynaktan almak kaçınılmaz olarak sizin de tek bir bakış açısına sahip olmanızı -yazarların bakış açısı- yada size daha önemli gelen bazı yönlerle ilgili (tarih, arkeoloji, sanat tarihi gibi) yetersiz bilgilenmenize neden olabilir. Bu nedenle belki de en iyi yöntem çeşitli kaynaklardan bilgilenip bunları gördüklerinizle, duyduklarınızla harmanlamak. Özellikle bir Türkiyeli, bir kadın ve bir 'Doğulu' olarak, Batılılar tarafından Batılılar için yazılmış gezi kitaplarında karşımıza çıkan kimi yorumlar bazen yetersiz, bazen aşırı klişe, bazen Oryantalist, bazen de gülünç olabiliyor. Gel gör ki, gezgin kişi yanında çok fazla kaynak kitap taşıma lüksüne sahip değil. Bu nedenle her ülke için tek bir kitap yanında olmalı. Sonuçta insan tek bir kitap yanına almak zorunda kalınca işte yine Lonely Planet ortaya çıkıyor -sağolsunlar ve ellerine sağlık!-. Şahsen ben bu serinin Suriye-Lübnan (2008), Ürdün (2009) ve İran (2008) kitaplarını yanıma alıyorum. Özellikle Suriye-Lübnan kitabının kötü olduğunu söyleyen Suriye'yi tanıyan arkadaşlarım oldu ama dediğim gibi, şu anda başka bir alternatifim yok. Bu kitapların ne kadar iyi yada kötü bilgi verdiğini oraya gidince daha iyi anlayacağım.



Lonely Planet serisinde en kötüsünün içinde Özbekistan'ın da bulunduğu Orta Asya kitabı olduğu söyleniyor. Özellikle amazon.com'da okuduğum yorumlara göre bu kitapta Orta Asya'nın çok güvensiz olduğu, buralarda kesinlikle yalnız gezilmemesi gerektiği vs. gibi insanları korkutan bir çok uyarının bulunduğu; ancak bunların kesinlikle doğruyu yansıtmadığı bir çok gezgin tarafından belirtilmiş. Ayrıca bilgiler güncellikten uzak ve yüzeyselmiş. Bu yorumları yazan insanlardan bazıları Özbekistan için "Odyssey Illustrated Guide to Uzbekistan" (Calum Macleod ve Bradley Mayhew 1996) kitabını hararetle öneriyorlardı. 1996 tarihli bu kitabın içindeki pratik bilgiler de artık güncelliğini yitirmiş olabilir; ama Özbekistan'da yalnızca büyük kentleri gezmek istiyorum. Fazit: Ben de bu kitabı ısmarladım! Her ne kadar kitap biraz ağır olsa da Özbekistan kentleri ve kırsalı ile ilgili fazlasıyla bilgi veriyor. Özellikle tarihi bilgilere çok önem verilmiş, kitabın başındaki alıntı ise -Voltaire'den- Batılı düşünürlerin Doğu'ya bakış açısını çok iyi gösteriyor, acaba değişen ne var?
If you have nothing to tell us but that on the banks of the Oxus and the Jaxartes, one barbarian has been succeeded by another barbarian, in what respect do you benefit the public?
[Eğer bize, Amu Derya ve Sir Derya nehirleri kıyısında bir barbarın diğerinin yerini aldığından başka anlatacak bir şeyiniz yoksa, bundan bize ne? -Cemal Kafadar'ın çevirisiyle]    
Yazarlar ise şöyle devam ediyor:
If we have come anywhere close to benefitting the public, credit must be shared with many friends in Uzbekistan.
Evet, demek ki yüzyılları aşan, belleklerde yer eden, kuşaktan kuşağa aktarılan önyargıları yıkmak çok zor, ama birileri bunu denemeli. Bu rehber kitap kendi çapında bu zorlu işi denediği için benim hoşuma gitti.

Son olarak, özellikle arkeoloji ve sanat tarihi ağırlıklı geziler yapacak gezginlere önereceğim DUMONT Kunstreiseführer dizisi var (http://www.dumontreise.de/). Ne yazık ki bunlar yalnızca Almanca yayınlanıyor. Bu seriye ait kitaplarda normal bir rehber kitapta bulacağınız bilgilerin dışında özellikle mimari, arkeoloji, tarihi sitler, resimler, heykeller vs. üzerine derinlemesine bilgi var, yazarlar genelde sanat tarihçiler. Kitaplar ağır, kalın ve biraz büyük. Bende Portekiz ve Fas yayınları var, henüz test edilmediler!





8 Ocak 2011 Cumartesi

Hazırlıklar/Vorbereitungen

Altı aylık bir geziye çıksanız yanınıza alacağınız üç şey ne olur? Neyse ki bu kadar zor bir karar vermek zorunda değilim, ama yine de yanıma almam gereken eşyaların ağırlığı 15 kilogramı aşmamalı. Bu sayede gezi boyunca gerektiğinde valizimi (VAUDE Modul 60) sırtçantası olarak taşıyabilir ve sonrasında bel ve sırt ağrıları çekmek zorunda kalmam. Bu arada Vaude'yi bana tanıdıklarım önerdi, en önemli özelliği hem tekerlikli olması hem de gerektiğinde sırta takılabilmesi. Bakalım altı ay sonunda çantam ne hale gelecek?



Hem kış hem de yaz mevsimlerine denk gelen uzun bir gezide yanına almak istediğim her eşyanın bir anlam ve önemi olması gerek. Şunu da ekliyim: Büyük ihtimalle gezi sırasında bir daha eve uğrayıp eşyalarımı değiştirme şansım olmayacak. Gereksiz ayakkabılar, şık bluzler, ekstradan kazaklar almaya kalkmak benim gerçekten ihtiyacım olacak başka bir şeyi almamı engelleyebilir. Dolayısıyla, yanıma mesela kazak yerine daha pratik olan iki polar almalıyım, üç ayakkabı değil, iki ayakkabı almalıyım, bol tişört, 1-2 sweatshirt vs.. Bunun yanında olmazsa olmaz çeşitli ilaçlar, bir yastık kılıfı, büyükçe bir havlu, bir çakı, rehber kitaplar ve bir uyku tulumu da çantama girmesi gereken diğer önemli şeyler. Tabii bunlar benim valizimde olan malzemeler, yani uçakta-otobüste bagaja verilecek olanlar. Bir de yanımda küçük sırt çantamda olacak 'önemli' belgeler ve eşyalar -fotoğraf makinesi gibi- olacak. Onların da ağırlığı 5-6 kiloyu geçmese iyi olur. Sonuç: Yanıma alacağım her nesnenin bana gerçekten gerekli olup olmadığını düşünmem gerek. Sevdiğim elbiseler, kıyafetler, şallar yada ceketler bu gezide yanımda olamayacaklar. Onun yerine bol pantolonlar, polarlar, hantal ceketler, yağmurluklar ve -yalnızca- yürümeyi ve tırmanmayı kolaylaştıran spor ayakkabılar!!

Gezi sırasında yalnız olmayacağım. Yanımda gezgin bir arkadaşım da -daha yeni tanıştık sayılır- olacak. Fazla tanımadığım biriyle aylar boyunca daha önce hiç gitmediğim ülkelerde gezmek benim için ayrı yeni bir deneyim olacak. Gezimi belgelemek benim için çok önemli, Türkçe olarak internette paylaşmak da! Türkçe gezi bloglarının sayısı az. Arkeolojik ağırlıklı olanına ise henüz rastlamadım. O yüzden bu blogu açtım, ileride bu bölgelere gezecek arkadaşlara faydalı olur umarım. Gezi sırasında günlük tutmak da istiyorum, ama onları yayınlamayı düşünmüyorum. Belgeleme demişken yanımda 8+2GB'lik SD Kartlar olacak, harici harddiskime düzenli olarak çektiğim fotoğrafları yükleyeceğim. Her gezginin korkulu rüyası heralde fotoğrafları kaybetmektir. Şom ağızlılık yapmiyim!!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...